Thursday, June 28, 2007

Düş


Yapacağım tek tatil sonunda ne olacağı belli olmayan Kerem, Ayla ve Deniz’li bir Urfa tatili olmamalıydı. Küçük bir çanta hazırladım.İçine alabileceğinden fazla şey koydum. Buraya geldim. 2 geceliğine. Çantamı taşımayı öneren görevliyi reddettim: Küçük görünüyor ama taşıyamazsınız, ağır. Kapıyı açan görevliye kağıt para verdim: Küçük bir miktar ama serinletici bir içki alınabilir. Çantayı yatağın ayak ucuna koydum. Klimayı sıcak moda geçirip 30 dereceye ayarladım. Yatağa sırt üstü uzanıp ellerimi memelerimin biraz altı-karnımın biraz üstü olan bölgede birleştirdim. Her şeyi sonra gördüm.

Hava çok sıcak. Kendimden kaçarak uyumaya çalışıyorum. Dirseğim üst bedenime değmemeli. Dizler bükülmemeli. Ellerim beni ellememeli. Geniş uzuvlu bir yıldız oldugumu hayal etmeliyim. Gümüşi-gri, parlak, serin, soğuk, kendisine temas edemeyecek kadar katı. Ayak baş parmağımda önce bir ıslaklık sonra bir serinlik hissediyorum. Kerem sağ ayağıma dokunmamak için iki yana koyduğu ellerinden destek alıp boynunu eğmiş baş parmağımı yalıyor. "Dokunma" diyorum. "Dokgadjasdf" diyor. "Ağzında bir şey varken konuşma" diyorum. Parmağımı ağzından çıkarıp "Dokunmuyorum" diyor. Ayak işaret parmağımı yüzeysel bir yalayıp tekrar başparmağa geçiyor. "Kerem lütfen, içim kıyılıyor, yapma" diyorum. Cevap vermiyor.
.....
.....
Kerem yanı başımda. Ham keten bir gömlek ve aynı kumaştan bir pantolon giymiş. Elinde büyük, siyah, arapsaçı olmuş bir yelpaze var. Aşırı bir çabayla yukarı aşağı hareket ettiriyor. Ama hava yelpazenin arasından geçiyor. Akım hiç. Kerem o kadar bitkin ki çenesinden ılık terler alnıma damlıyor. Ve üstüme gelen tek hava akımı onun yelpazeyi her indirişinde dışarı verdiði hızlı"hıh" nefesinin ılıklığı. Tenime batıyor her þey. "Yelleme" diyorum. "O çok sevdğin kadının saçlarından örüldü bu yelpaze, bir boka benzemeyeceği en başından belliydi" diyor nefes nefese. "Dinlen biraz, dur, ben iyiyim" diyorum. "Bana dinlenmek yok, istediğin her şeyi yaparım seninle ilgilenmemek hariç" diyor. "Git, defol" diyorum, cevap vermiyor.
.....
.....
Kerem yatakta. Yanımda uzanmış. Ellerini memelerime koymuş. Yapış yapış. Sıcacık. Terli terli. Dönüp bakıyorum. Çekiyor ellerini, göbeğime koyuyor. "Elleme" diyorum. "Elleyeceğim" diyor. Donumun üzerinden penisimi kavrıyor. "Bırak". "Hayır, bırakmam". Üstüme geçip şınav çeker gibi havada duruyor. Dirseklerini yavaşça kırıyor. Dudakları değmeyecekken koruyabıleceği en yakın mesafeyi buluyor. Üstüme hiç dokunmayan bedeni o kadar ağır ki. "Çekil" derken dudaklarımın kıpırtısı dudaklarına değiyor. Öpmeye başlıyor beni. Ayaklarımı kendime doğru çekip havaya doðru var gücümle itiyorum. Yataktan düşüyor. Kenarda duruyor bir süre. Camdan dışarıyı izliyor.

Kerem: Artık istesen de dokunmam sana.
Ben : İyi olur, istemiyorum zaten.
Kerem: İstemediðini biliyorum. Ama istediğini düşün. O durumda bile asla dokunmam
Ben : Tamam iyi ya işte benim istediğim de bu.
Kerem: İstemeyi istememeyi bir kenara bırak. Şu anda ne hissettiğini unut. İstediğini farz et. Yine de dokunmam.
Ben : Tamam.

Kerem: İste.
Ben : Ne?
Kerem: Dokunmamı iste.
Ben : Gerek yok.
Kerem: Hayır yani nasıl dokumayacağımı görmek için iste.
Ben : Orada kal işte. Zaten dokunamazsın uzaksın.
Kerem: İste.
Ben : Ellerime dokunur musun?
Kerem: Hayır.
Yüzüne bakmadan sol kolumu uzatıyorum. Gerçekten de dokunmuyor. Biraz daha fazla uzatıyorum, hala dokunmuyor.
Ben : Tamam bir kere dokunabilirsin, problem degil. Hava biraz daha serinledi.
Kerem: Gerek yok, istemiyorum.
Yatakta dogrulup oturuyorum. Ayaklarým parkeye değiyor. İki elimi de uzatıyorum.
Ben : Parmaklarımı yala.
Kerem: Çekil, git istemiyorum.
Ben : Ya alsana, uzatıyorum işte. Dokun.
Kerem: İstemiyorum.
Ben : Lütfen.
Kerem: Hayır.
Ayağa kalkıp kafasını göbeğime bastırıyorum.
Ben : Göbeğimi öp.
Kerem: Öpmeyeceğim.
Boğazım kabarıyor. Sesim dalgalanıyor.
Ben : Öp ulan, öp işte. Al ellerime dokun. Memelerimi sık. Ayak parmağımı em. Hadi.
Kerem: İstemiyorum.
Sarsılarak ağlamaya başlıyorum. Kerem bıraktığın pozisyonda duran kuklalar gibi. Ellerini elimin üzerine koyuyorum. Duruyor. Kıpıtdamıyor. Dokunduğunu sanıyorum. Ama ellerimi çekiyorum. Elleri hala havada. Dudaklarını sürtüyorum dirseklerime bıraktığım noktada duruyor. O kadar ağlıyorum ve o kadar terliyorum ki ve Kerem odada o kadar yok ki…
Ben : Anladım dokunmayacaksın, inat ediyorsun. Ama bu sefer gerçekten istiyorum.
Kerem: Sikir git, ben istemiyorum!


Kapının çalmasıyla uyandım. Gidip kapıyı açtım. Çenemden, dirseklerimden , ayak parmaklarımdan terler damlıyor.
Görevli : Gölün üzerindeki büyük dubada kahvaltınız hazır. İki konuğunuz var bir kadın, bir erkek.
Ben : Bir düş alıp geliyorum onlar başlasınlar
Görevli :Bir ne alıp geliyorsunuz efendim?
Ben :Duş. 15 dakikadan uzun sürmez.
Görevli :Pek tabi...

No comments: