Kan- İnsan kendi organlarının çıkardığı sesin rezonansından uyuyamayabiliyormuş.
Su- İki gün sonra Kerem vücudunda silik siyah çizgilerle eve girip t-shirtünü çıkardığında onu öptüm.
Kan- Daha önce bir kere daha olmuştu. Discreet noise diye aklımdan geçirmiştim. Kendimi kanıtlamaya çalıştığım dönemler. Önemli bir teşhir anı öncesi biri bana ‘sahneye geç’ buyurunca kendim bile farkına varmadan heyecanlanmıştım. Ses titremesi, denge yitimi filan şeklinde değil. Kalbim benim duyabileceğim bir gürültüyle atmıştı. Kıçımın sağ lobunda. İyi ki sırtım sahneye bakıyordu ve memelerim jüriye. Tam tersi olsaydı sallanan sağ lobu jüri de duyar mıydı?
Su- Geçmişe dönük kararlar vermeni istiyorum Kerem. Bütün ergenliğinle o saçlarını kazıtıp piercing taktırıp 5 kilo verdiğin yaz boyunca rendelediğin ruhumu topla, çarp, yapıştır istiyorum. Geçen sene fotoğraflarımı çekme, geçen eylül’de bana geldiğinde başkası kokma istiyorum.
Kan- Boğazım bir tenis topunu yutmaya çalışmışım gibi ağırıyordu. Uzun süreden beri ilk defa marketten yağmur ormanlı oda kokusu seçer gibi ilaç seçmeyeyim diye doktora gideyim istedim. Tahrişin boyutu büyük, ateşin ederi yüksek çıktı. Karar kesindi. Önce metal girecek: kanı alacak. Sonra plastik girecek: saydam sıvı kusacak
Su- Peki İbo sen yüzü ileriye bakan aşağılamalarınla, iç kıyımlarından toparladağın haklılığınla, sayemde yitirdiğin inceliklerinle, kaç zamandır yakana takılı duran yakışıksızlığınla beni daha ne kadar üzeceksin? Biri bana kaşık kaşık ıslak saç yediriyor. Ne kadar öksürürsem rahatsızlık gitmiyor. Hep o pütürlü, nemli, keskin his boğazımda.
Kan- Ağzımı açtığım zaman çok utanıyorum. Hele ağzımı en şekilsiz hale sokup tüm kusurlarımın altını çizdiğim anda tok bir ses bana ‘şimdi aaaa diyelim’ deyince. Ben ‘aaaaa’ deyince. Kendimi çok acınası ve değersiz hissediyorum. Sırtıma koyulan steteskop kof kof ses çıkarsın daha iyi. Aile dostu bir hekim bakıp “çocuğunuzun dilinin altı bağlı” demişti. Bunu bebekken hemşireler fark eder normalde ve müdahale o zaman yapılır. Şimdi artikülasyon problemleri yaşayabilir. En iyi çözüm olmayacak ama keselim o zarı. İyi gelecektir.
Su- Özür dilemeni istiyorum binlerce kez Kerem. 2 hafta su içmemeni istiyorum. Hatanı fark ettiğin anda bile bir oryantasyon harikasısın. Haksızlığın bile haklı sanıyorsun. Haklılığın bile haksız. Göt. Geçen sene başını alıp Sazlı’ya gitme. O adamın taş evinde oturup bira içme. Bunu yapabilme.
Kan- Eve gidip ağzımı kliniktekinden daha büyük açmıştım ayna karşısında. Kaygan bir zar. Islak, parlak, yolunu şaşırıp çatallanmış su birikintileri gibi mor damarlar. Ağzımı çok açınca gamzem beliriyor. Elmacık kemiğimin üzerindeki. Zaten belli olması için bu kadar sıkmam gerekiyor kaslarımı. ‘İyi’ diyorum. Ağız temrinlerimin bazıları daha da kolaylaşır. Su gibi konuşurum.
Su- Sarıl bana. Vücudumdaki her bene parmağını koy. Burun deliklerimi öp. Saçımı ye.
Kan- Aile dostu hekime tekrar gidiyorum. Bu sefer tek başıma. Açıyorum ağzımı. Utanıyorum. Beyaz steril bezle dilimi tutup dışarı çekiyor. Canım fena halde yanıyor. Dilimi olması gerektiğinden daha da yukarı kaldırıyor yeşil bir sıvı sıkıyor. Fıs fıs fıs fıs fıs. Zarı yormaya çalışıyor, anlıyorum. Diğer elinde boğaz kontrol ederken kullanılan metal cubuklardan var. Daha dondurma çubuğu gibi olan tahtalara geçilmemiş demekki. O metal yassı çubuğu ağzıma sokuyor. ‘ aaaa diyelim’.
Su- Kahve içer misin?
Kan- Ben ‘aaaaa’ deyip utancımla baş ederken yassı çubuk dilimin altındaki zarı olanca gücüyle itiyor. Gergin bir lastik kesilmiş gibi bir ses çıkıyor. Zar parçalanıyor. Gözlerimi lastiğin koptuğu an kocaman açıyorum. Bir anlığına. Dilimin altını keskin temizlik kokulu pamukla dolduruyor aile dostu.
Su- Sana bir şey söylemem lazım İbo. Bunu söyleyeceğim ve bana çok kızacaksın. Derimi yüzmek ister gibi kızacaksın. Her şeye kızacaksın. Göz yuvalarımda çengel çevirmek isteyeceksin. Benden önceki şeylere de kızacaksın. Sonra her şey bitecek. Yanına geleceğim. Boynunla göğsünün arasına. Orada. Öylece.
Kan- O zar parçalandığında mor damarlar atmıştı. Gürültülü gürültülü. Kalbim, sinir uçlarım, çene kaslarım, öd suyum, ayak parmaklarım, hayalarım, çıkarttıkları sesleri birbirlerine çarptırarak atıyorlar şimdi.
Su- Benim adım aslında Kemal.
Kan- Uyuyamıyorum. Biri organların sesini lütfen kısabilir mi?
Su- İki gün sonra Kerem vücudunda silik siyah çizgilerle eve girip t-shirtünü çıkardığında onu öptüm.
Kan- Daha önce bir kere daha olmuştu. Discreet noise diye aklımdan geçirmiştim. Kendimi kanıtlamaya çalıştığım dönemler. Önemli bir teşhir anı öncesi biri bana ‘sahneye geç’ buyurunca kendim bile farkına varmadan heyecanlanmıştım. Ses titremesi, denge yitimi filan şeklinde değil. Kalbim benim duyabileceğim bir gürültüyle atmıştı. Kıçımın sağ lobunda. İyi ki sırtım sahneye bakıyordu ve memelerim jüriye. Tam tersi olsaydı sallanan sağ lobu jüri de duyar mıydı?
Su- Geçmişe dönük kararlar vermeni istiyorum Kerem. Bütün ergenliğinle o saçlarını kazıtıp piercing taktırıp 5 kilo verdiğin yaz boyunca rendelediğin ruhumu topla, çarp, yapıştır istiyorum. Geçen sene fotoğraflarımı çekme, geçen eylül’de bana geldiğinde başkası kokma istiyorum.
Kan- Boğazım bir tenis topunu yutmaya çalışmışım gibi ağırıyordu. Uzun süreden beri ilk defa marketten yağmur ormanlı oda kokusu seçer gibi ilaç seçmeyeyim diye doktora gideyim istedim. Tahrişin boyutu büyük, ateşin ederi yüksek çıktı. Karar kesindi. Önce metal girecek: kanı alacak. Sonra plastik girecek: saydam sıvı kusacak
Su- Peki İbo sen yüzü ileriye bakan aşağılamalarınla, iç kıyımlarından toparladağın haklılığınla, sayemde yitirdiğin inceliklerinle, kaç zamandır yakana takılı duran yakışıksızlığınla beni daha ne kadar üzeceksin? Biri bana kaşık kaşık ıslak saç yediriyor. Ne kadar öksürürsem rahatsızlık gitmiyor. Hep o pütürlü, nemli, keskin his boğazımda.
Kan- Ağzımı açtığım zaman çok utanıyorum. Hele ağzımı en şekilsiz hale sokup tüm kusurlarımın altını çizdiğim anda tok bir ses bana ‘şimdi aaaa diyelim’ deyince. Ben ‘aaaaa’ deyince. Kendimi çok acınası ve değersiz hissediyorum. Sırtıma koyulan steteskop kof kof ses çıkarsın daha iyi. Aile dostu bir hekim bakıp “çocuğunuzun dilinin altı bağlı” demişti. Bunu bebekken hemşireler fark eder normalde ve müdahale o zaman yapılır. Şimdi artikülasyon problemleri yaşayabilir. En iyi çözüm olmayacak ama keselim o zarı. İyi gelecektir.
Su- Özür dilemeni istiyorum binlerce kez Kerem. 2 hafta su içmemeni istiyorum. Hatanı fark ettiğin anda bile bir oryantasyon harikasısın. Haksızlığın bile haklı sanıyorsun. Haklılığın bile haksız. Göt. Geçen sene başını alıp Sazlı’ya gitme. O adamın taş evinde oturup bira içme. Bunu yapabilme.
Kan- Eve gidip ağzımı kliniktekinden daha büyük açmıştım ayna karşısında. Kaygan bir zar. Islak, parlak, yolunu şaşırıp çatallanmış su birikintileri gibi mor damarlar. Ağzımı çok açınca gamzem beliriyor. Elmacık kemiğimin üzerindeki. Zaten belli olması için bu kadar sıkmam gerekiyor kaslarımı. ‘İyi’ diyorum. Ağız temrinlerimin bazıları daha da kolaylaşır. Su gibi konuşurum.
Su- Sarıl bana. Vücudumdaki her bene parmağını koy. Burun deliklerimi öp. Saçımı ye.
Kan- Aile dostu hekime tekrar gidiyorum. Bu sefer tek başıma. Açıyorum ağzımı. Utanıyorum. Beyaz steril bezle dilimi tutup dışarı çekiyor. Canım fena halde yanıyor. Dilimi olması gerektiğinden daha da yukarı kaldırıyor yeşil bir sıvı sıkıyor. Fıs fıs fıs fıs fıs. Zarı yormaya çalışıyor, anlıyorum. Diğer elinde boğaz kontrol ederken kullanılan metal cubuklardan var. Daha dondurma çubuğu gibi olan tahtalara geçilmemiş demekki. O metal yassı çubuğu ağzıma sokuyor. ‘ aaaa diyelim’.
Su- Kahve içer misin?
Kan- Ben ‘aaaaa’ deyip utancımla baş ederken yassı çubuk dilimin altındaki zarı olanca gücüyle itiyor. Gergin bir lastik kesilmiş gibi bir ses çıkıyor. Zar parçalanıyor. Gözlerimi lastiğin koptuğu an kocaman açıyorum. Bir anlığına. Dilimin altını keskin temizlik kokulu pamukla dolduruyor aile dostu.
Su- Sana bir şey söylemem lazım İbo. Bunu söyleyeceğim ve bana çok kızacaksın. Derimi yüzmek ister gibi kızacaksın. Her şeye kızacaksın. Göz yuvalarımda çengel çevirmek isteyeceksin. Benden önceki şeylere de kızacaksın. Sonra her şey bitecek. Yanına geleceğim. Boynunla göğsünün arasına. Orada. Öylece.
Kan- O zar parçalandığında mor damarlar atmıştı. Gürültülü gürültülü. Kalbim, sinir uçlarım, çene kaslarım, öd suyum, ayak parmaklarım, hayalarım, çıkarttıkları sesleri birbirlerine çarptırarak atıyorlar şimdi.
Su- Benim adım aslında Kemal.
Kan- Uyuyamıyorum. Biri organların sesini lütfen kısabilir mi?
No comments:
Post a Comment