altan...
evde kimse yoktu
sen bile yoktun
beyaz yatagin ustune
vucudumu dusurdum
ahhhhh
bu dusmenin sesi.
bilgisayarin kapagini kaldirip
dugmesine bastim
bissss
bismillahla emaillere baktim
cop tenekesini bosalttim
hem burdaki
hem mutfaktakini
aksamdan kalma sigara baslari
agzim hala izmaritli
nasi bir opusmeyse geceden
laneti hala odada.
buzdolabinda tarihi gecmis sut
tarihi gecmis peynir
tarihi gecmis ekmek
her seyin tarihi gecmisti
ve peynirsiz, sutsuz, ekmeksiz
gectiyse zaman
ne yiyip ne icmistim
hatirlamiyordum
bi gun bi arkadasim beni koseye cekip soyle dedi
son yazdigin siirleri hic begenmiyorum
fakrinda misin bilmem ama siirlerin bukowskiye caliyor
dedim o hangi renk?
alttan aldim altan
velhasil eve geldim
moralim cok bozuktu
en az dolaptaki sut kadar
ve yorgunlugum
kesilmemis bir karpuz gibi odanin ortasinda uzaniyordu
yani altan, bana bir vursan
hosaf olurduk
altan kim?
altan benim kedim
biyiklarindan ucu eksik
denge merkezi saga kaymis
lekeli bi kedi
lekesi dogustan degil
mahallenin tek orospu kedisi oldugundan
altan cani ne zaman sikilsa yavrular
ben de butun boyat ekmekleri
bozuk sutlerin icine kirarak
altanin eniklerine veririm
biraz kabiz olsalar da
mutlu mesut buyur keratalar
onlari sokaga salarim
kimisi araba altinda kalir
kimisi komsuya yamanir
altani hic birakmam
olene kadar
alttan alirim altani
yoksa beni cimriklar.
Saturday, October 17, 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment