Tuesday, July 10, 2007

Zeytin Bahcesi



Gokte ay yarim degil hep, havada asili olmanin bile bir tam hali var. Ben de donup duracagim bir sure, evre evre. Bir butune varinca kalkar geri gelirim.

Seyri olmayan bir seferden insana hayir gelmez diye fisildamisti kulagima. O zamanlar orta kulak iltihabim oldugundan dedigini tam olarak anlamamis, pilimi pirtimi siyah sirt cantamin icine doldurarak yola cikmistim. Aklimda pek bir sey yoktu. Inip binecegim otobuslerin beni zeytin bahcelerinin yanibasina ulastirmasiydi tek dilegim. Gidecektim, bir zeytin bahcesinin orta yerine oturacaktim, ayaklarima toprak degecekti, gece olacakti, uyku tulumumu serecektim yere, akrep gelmesin diye dua edecektim. Bir vakit sabah olacakti ve elbet birinin ayaklari yanimda duracakti gunaydin diye. Gunaydin, size de gunaydin. Demek burasi sizin bahceniz. Uzgunum, simdi kalkar giderim. Kahvalti mi? Cok sagolun. Ben zeytinyagini cok severim.
Birak! Allahin belasi birak, gidiyorum birak beni. Hic bir yere gidemezmisim o istemedikce. Elleriyle dirseklerimi tuttu, merdivenlerden kosar adim inmis, apartmanin buyuk siyah kapisindan gecmis, sol elimi usulca havaya kaldirarak sapsari bir taksiyi cevirmistim ki, elleriyle dirseklerimi tuttu.

`Zeytin agaclari fikrin hic de fena gelmiyor kulagima ama simdi degil. Biraz daha zamani var. Beraber gidecegiz, sen, ben ve sapkam. Gunes gecmez hem basimiza. Otobusle degil-ki bilirsin cok pis sollar otobusler-arabamizla gideriz. Sikilirsan arabanin camini acarsin, fotograf makineni camdan disari uzatip, yesil yesil cekersin iste, hepsi genis plan, yagmursuz, rengarenk. Sikilirsan sarkilar calarim sana radyodan. Yerel radyolarin yerel haberlerini dinler, yasadigimiz ulkeyi yabancilariz. Sikilirsan ellerimi bacaklarinin arasina koyarim, oksarim seni yol boyu. Istemezsen boynuna masaj yaparim hafiften, derine bastirdikca islak yol gibi inlersin. Gitme!`

Allah hepimizin belasini versin. Ardimda birakmayi istedigim o kadar cok sey var ki! Nasil olur da bu yollarda yillar boyu yurunur? Cok gencim, yasim 25. Ulkeler dolandim, otlar, otlaklar, genc delikanlilar, yasli adamlar, iyi notlar, kahve, cok bilmeyen bi pek bilmislik hali. Kaniksiyorum. Kaniyorum. Kanim agir akiyor. Gitmek istiyorum.

Kolumdan tuttu ya, kolumdan tutup beni bir hisimla geri cekti ya, o cekerken ben de kendimi one dogru ittim ya, iste o anda sirtimdaki siyah canta kendini kurtarip sirtimdan kaciverdi. Sen gitmiyorsun madem ben gideyim der gibi. Canta yere dustu, taksi cantanin ustunden kibarca gecti, canta ciglik cigliga. Icinde ne var cantamin?

Seyri olmayan bir seferden hayir gelmez insana. Taksinin sol arka tekerleginin hemen arkasinda uzanan cantama uzandim. Dizlerim kirikti, bedenim one egilmisti, saclarim gozlerimin onune dusuyor, az sonra yasanacak olan sahnenin agir dramina hazirliyordu beni. Sol elimi sol sakagimin ucundan gecirerek saclarimi kulagimin arkasina sikistiracak sekilde duzelttim. Kafam hafif sola donuk. Sag elim cantadan geride kalanlari tutuyor. Ona bakiyorum: bedeninin ustu kabarmis, kravatini gevsetecek zamani bile yok. Bacaklari hafifce aralik ve yamuklar, Nefes alip veriyor, elleri yumruk. Boyle bir durumda ne denir? Sevdigim adamsin iste, gitme diyorsun, bacaklarinin arasindan tasan kuvvet oyle yogun ki nefes alamiyorum. Eksikliklerimi ozledim, eksik kalanlari, yapamadiklarimi, derdim kursagimla benim. Birak beni gideyim. Cantayi yerden aldim, tepetaklat edip icindekileri yere indirdim. Agzim tatsizlasti, keske bir sutlac yiyebilseydim sakin sessiz. Sekeri iyi tutturulmus, rengi berrak. Keske seninle sutlac yiyebilseydik boyle. Cantamin icinden yere dusenler: Ezik sigaralar, havaya ucma ihtimali olan bir cakmak, anahtarlar, parcalanmis bir muzik calar, kiyafetler, donlarim ve…Ve `si yok. Hic dramatik degil, cantamda ona dair, ona ait, ondan gelen, ona donen, onun kokusunun sindigi hicbir sey yoktu iste.
Guzel adamlar kokmaz. Guzel bir adamdi o. Kirkli yaslarinin basinda, duzusmeyi seven, iyi restorantlarin beyaz masalarinda yemekler yiyen.

Sessizlik.

Taksinin kapisini acti, onu sol yanagindan optum. Cebinden para cikardi, uzanip gozlerinin icine bakarak aldim parayi. Taksinin kapisini kapadi. Gidiyorum. Insan, aglarken cantasini toplayamiyor. Yenikapi`ya! Otobuse degil, buyuk teknelere binip Bandirma`ya gidecegim. Zeytin bahceleri oradan baslar.


(Temmuz ortasi, Sazli`dan donus, feribot)

No comments: